Ey saçları “alagarson” kesik
hanım kız!
Gülme öyle bana bakıp sen arsız
arsız!
Bacağımla alay etme pek topal diye.
Bir sorsana o topallık nerden hediye?
Sen Şişli’de dansederken her gece,
gündüz
Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne
dümdüz
Yaylaları geçtik, karlı dağları
aştık;
Siz salonda dansederken bizler
savaştık.
Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı
kız,
Gülme öyle bana bakıp sen arsız
arsız!
Olan işler dimağını azıcık
yorsun!
Biliyorum elbisemle eğleniyorsun;
Biliyorum baldırını o kadar nazla
Örten bir tek ipek çorap kıymetçe
fazla
Benim bütün elbisemden… Hatta
kendimden…
Biliyorum: Çünkü bugün şu dünyada
ben
Neyim? Bir hiç… İşe güce yaramaz,
topal…
Sen sağlamsın, senin hakkın,
dünyadan zevk al:
Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken
biz
Siz muhteşem salonlarda şarap
içtiniz!
Ey gözünün rengi bana yabancı
güzel,
Her yolcunun uğradığı ey hancı
güzel!
Sen yabancı kucaklarda yaşarken her
gün
Yapıyorduk biz de kanla, barutla
düğün.
Sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur
Dolaşırken… Biz de tipi, fırtına,
yağmur,
Kar altında kanlar döktük, canlar
yıprattık;
Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda
yattık.
Sen açılmış bir bahardın, biz kara
kıştık;
Bizden üstün ordularla böyle
çarpıştık…
Gülme öyle bana bakıp pek arsız
arsız
Sen ey dışı güzel, fakat içi çamur
kız!
Sana karşı haykıranı, mecbursun
dinle;
Bugün hesap göreceğiz artık
seninle:
Ben cephede geberirken, geride vatan
Aşkı ile bin belalı işe can atan
Anam, babam, karım, kızım
eziliyorken
Dağlar kadar yük altında… Gel,
cevap ver, sen
Bana anlat, anlat bana, siz ne
yaptınız?
Köpek gibi oynaştınız, fuhşa
taptınız!
Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
Yalnız gönül verdiniz siz zevke,
cazbanda…
Ey nankör kız, ey fahişe unutma
şunu:
Sizin için harbederken yedim kurşunu.
Onun için topal kaldı böyle bacağım,
Onun için tütmez oldu artık ocağım.
Nazlı nazlı yatıyorken sen
yataklarda
Sallanarak ölü kaldık biz
bataklarda.
Kalbur oldu süngülerle çelik
bağrımız,
Bu amansız boğuşmada öldü yarımız,
Ya siz nasıl yaşadınız? Bizim
kanımız
Size şarap oldu sanki… Şehit
canımız
Güya sizin mezenizdi! Yiyip içtiniz;
Zıpladınız, kudurdunuz arsız,
edepsiz!..
Gerçi salonlarda senin “yıldız”dı
adın,
Hakikatte fahişesin ey alçak kadın!
Ey allıklı ve düzgünlü yosma bil
şunu:
Bütün millet öğrenmiştir senin
fuhşunu.
Omuzunda neden seni fuzuli çeksin?
Kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..
1926
kaynak: Nihâl Atsız – Yolların
Sonu(Şiirler), Baysan Yayınları, İstanbul 1992